BİR SORUM VAR: NEREYE KADAR?
Yöneticilik, kelime anlamı olarak; Takımların hazırlanması, oyuncunun bakımı, çalışma yerinin sağlanması, yapılacak karşılaşmaların planlanması anlamına gelir. Ne kadar da manidar değil mi? Tam da bizim yöneticilerimizin yaptığı işler bunlar!
Bir de Türkiye’de ki yöneticilik anlayışına bakalım: Kendi takımından çok rakip takımın işlerine karışmak, onların işlerini bozmaya çalışmak, kara para aklamak, takımlar üzerinden kendi reklamlarını yapmak, geldiği takımın borcunu ikiye katlayıp kendi kazandıklarıyla bırakıp gitmek. Bunları zaten çoğunuzun da benim gibi düşündüğünü biliyorum. Sürekli konuşulan, anlatılan şeyler bunlar. Biz artık sorunları biliyoruz. Asıl soru; sorun ne değil çözüm ne olmalıdır?
Türk futbolu ve yöneticilerinde ki bu belli başlı sorunların çözümleri üzerine yazmak istedim ama çokta konuşulacak bir şey yok aslında. Ben bunları Türkiye’de ki eğitim sisteminin aynısı olarak görüyorum. Eğitim sistemi içinde hep konuşulur. Öğretmeninden öğrencisine herkes belli başlı sorunları bilir, anlatır hep. Ama çözümü pek tartışılmaz. Tartışılsa dahi sonunda belli bir çözümü yok. Olsa da uygulan(a)mıyor. Türk sporunda da öyledir aslında. Temelden gelen bir sıkıntı var. Belli başlı kişiler üzerinden yönetiliyor, onlar üzerinden spor yapılıyor ve onların dedikleri yapılıyor hep. Bu adamlar Türk sporunu kilitlemiş ve sonunda bir bakıyorsun hep kazanan onlar oluyor. Hem maddi hem manevi anlamda.
Mesela şuan TFF’nin yönetici koltuğunda oturan kişinin orada değil de açtığı dükkânının başında olması gerekiyor. Sorun da apaçık ortada zaten. TFF’yi yöneten kişi önceden spor yapmış, sporla içli dışlı birisi değil bir kere. Sonra Milli takımın başında ki hocaya bu kadar verilir mi diye soruyoruz. E veriliyor işte. Demirören’e dokunan yok nasılsa. Tamam, Fatih hocanın geçmişteki başarıları belli. Kariyerine saygı duyuyoruz. Belki bunları da düşünerek getiriyorsun takımın başına ama yapılanlar, başarısızlıklar ortada. Gönderemiyoruz adamı. Çünkü kilitlemiş orayı, kapatmış tüm koltuğu. Kendisi de gitse, sende göndersen her türlü veriyorsun milyon dolarları. Hocayı oraya oturturken, o sözleşmeyi hazırlarken hiç mi düşünmedin bunları? Hiç mi elin titremedi?
Çözüm için atılması gereken en önemli adımlardan biri bence yöneticilik süresine sınır getirmek olacaktır. Bir başkan 2 dönemden fazla kalamasın o koltukta. TFF başkan seçimleri 3 değil de 2 yılda bir yapılsın bence. Artık bir yerlere bir kırmızı çizgi koyulmalı. 60 yaşından sonra kurula dahi alınmasın mesela. Yaşlıların tecrübesini denedik bir yerlere gelinmiyor, gençlerin dinamizmini denemek lazım birde. Mesela yöneticilerin birbirleri ile iletişim çok kötü bizlerde. Bir yönetici falanca topçuyu istiyoruz derken diğeri istemiyoruz diyor. Belki basit bir örnek ama bu şekilde bir anlaşmazlık bile medyanın da gazıyla nerelere kadar gelebiliyor. Avrupa’da orta sıralarda olan, ligde zar zor kalan, hatta lige henüz çıkmış takımlar büyük paralar harcarlarken biz de büyük takımlar bile o paraları harcarken bir durup düşünüyor.
Yöneticiler başka takımlarla uğraşmayı bırakıp bunları düşünmeli artık. Kendileri için kötü giden gündemi değil kötüye giden Türk sporunu değiştirmeliler. Geçici değil kalıcı çözümler üretmeliler. Kurulla değil takımla, hatta taraftarla istişare etmeliler. Boşuna demez tribün atasözü: ‘Kravatlılar gider, atkılılar kalır!’. Yöneticilerin ağzından düşmez taraftarlar, hep onları söylerler. Hep takımın asıl sahibinin onlar olduğunu söylerler. Ama bir tane taraftarı almazlar o kurula. Para vereceksin, cebin kabarık olacak ki sende söz sahibi olasın. Bir başkan bir taraftar grubunu –hem de takımının en büyük taraftar grubunu- nasıl kovabilir stattan? Nasıl onlara hakaret edip, tehdit savurabilir? Bu olaylar nasıl hemen unutulur? Nasıl üstü bu kadar basit örtülebilir? Sormazlar mı adama ‘Ey Aziz! Şimdi boş stada bakarken yüreğin sızlamaz mı’ diye? Avrupa stadını dolduramayan takıma ceza verirken bizde birkaç şahıs yüzünden stadı taraftara kapatmak nedir? Reva mıdır bu ceza?
Bu kadar soru sordum sadece bir paragrafta. Ama bu sorular asıl sorular bile değil. Daha bu sorular 10 da 1 bile değil. Neden futbol konuşulmuyor, sporda neden başarı yok demeyin. Bu kadar çok sorunun olduğu yerde ancak ‘sorun’ vardır.
Evet, benim de sorum var: Nereye kadar?
Saygılarımla
Ahmet DURMUŞ
Yorum Yap